Yayınlanma tarihi: 28 Şubat 2014 – Yeni Özgür Politika (internet sitesi arşivine erişim bulunmamaktadır)
Türkiye’de yaşanan kaos muhakkak ki farklı olanaklara gebe ve şimdi seçim eskisinden de daha önemli.
AKP’yi iktidarda tutmuş olan faktörler iyi tahlil edilmeli. Üstelik de Amerika, İsrail falan gibi uluslararası aktörleri bir yana bırakarak. Bu iktidar 12 yıldır yoksulların oyuyla ayakta. Nihayetinde oyu veren sıradan insanlar. Bir iktidarı uluslararası oyunlar seçenek olarak ortaya çıkarabilir ya da zayıflatabilir. Ancak en nihayetinde halk kararı güçlendirir ya da yerinden eder.
AKP umutla ayakta durdu. Ezilenlere iktidar olma umudu, yoksullara ilerleme umudu, tüm Türkiye’ye demokratikleşme umudu. Şimdi bu umutlar birer birer AKP’den ayrılırken karşımızda ciddi anlamda zor bir Türkiye var.
Bir yanda korkunç bir güvensizlik içinde, bunlar hakikaten olmuş mudur olmamış mıdır tedirginliğinde, Kemalistlerin şerrinden, geçmişin hortlamasından, kinden, istikrarsızlıktan, çöküntüden, yoksulluktan korkanlar. Bir yanda dibine kadar bataklığa batmış bir sermaye-siyasa-medya ittifakı. Bir yanda eski seçkinliğine kavuşmaya yeminli, her şeyi AKP’nin suçu sayan bilenmiş ve tahammülsüz Kemalistler. Bir yanda 90’ları cakalı ve suç çeteleriyle geçirmiş, AKP döneminde az buçuk çekinerek durulmuş militarist erkan ve onların ırkçılığı. Bir yanda tüm travmaları ile teyakkuzda ki Aleviler. Bir yanda ise bir yıldır müzakere bekleyen ve bıkmış, Türkiye’den tamamen umudunu kesmeye meyil eden Kürtler.
Böyle karmaşık ve güvensiz bir toplumsallığın belirmeye başlayan güç odaklarına meyil edeceğini tahmin etmek zor değil. Kürdistan’da adres BDP. Türkiye’de henüz kesin bir adres olmasa da sola oy vermesi mümkün olmayanlar için MHP’nin de süreçten güçlenerek çıkma ihtimali var.
Metropollerde yaşayan Kürtler ve CHP’ye oy vermeyecek yoksullar, HDP’nin asıl tabanını oluşturuyor. Tabi sayıca az olsa da demokrat ve geliri yüksek Türkler‘in bir kısmının da HDP’ye yaklaşacağı var sayılabilir.
HDP’nin oylarını yükseltecek stratejisinin artık öncelikle içerici ve herkese vaat edilen bir toplumsal barış belediyeciliği tarifinden geçtiğini düşünüyorum. Somutlanmış, ne yapılacağının açıkça anlatıldığı ve yerel yönetimlerin oynayacağı rolün iyi tanımlandığı bir barış belediyeciliği. Barışın tüm batı kentlerindeki iz düşümünün ne olacağının, batı için neden hayati olduğunun, batıda yaşayan insanların gündelik hayatını nasıl değiştireceğinin, hakikat merkezlerinden kent müzelerine, kültürel çoğulculuktan anıtlarına kadar mimarisiyle, insan ilişkileriyle nasıl hayal edildiğinin iyi anlatıldığı, güven veren bir barış. Umutların koalisyonunu oluşturacak, harekete geçirecek bir barış.
İkinci olarak halka aktarılan ve esasen yoksulluk yönetimine yarayan paranın kesilmeyeceğinin garantisinin de verilmesi gerekir. Üstelik bunun yanı sıra toplumsallaşmış hizmet belediyeciliğinin, aş evlerinin, kreşlerin, meydanların, gençlik merkezlerinin, toplum merkezlerinin seçim bildirgesinde yer alması HDP’yi diğer partilerden ayıran esaslardan biri.
Elbette kararların beraber alınacağı demokratik özerklik vurgusu da önemli. Ancak demokratik özerklik her zaman dediğimiz gibi ne ilan edilecek, ne de vaat edilecek bir şey değil. İnşa edildikçe ikna ediyor.
HDP’nin avantajı diğer tüm partiler yolsuzluk karşısında iktidar hesabı yaparken iktidar hesabı yapmaması. Bu yüzden tüm kadroları canla başla umutla çalışıyor. HDP tanınmadığı için kolaya kaçamıyor, sürekli düşünüyor, programlarını somutluyor. Somutladığı ölçüde güven veriyor.
Türkiye’nin önümüzdeki dönemde daha demokratik, daha barışçıl, geleceği daha güvenli bir yer olması gerek. Herkesin çıkarının birleştiği nokta bu ve bu alanda HDP’nin ve BDP’nin gücü belirleyici olacak.
Müzakerelerin yürümesinin tek yolunun toplumsal bir barış iradesinin kurulması olduğunu çokça söyledik. Ancak bu iradenin eksik kaldığını da belirttik. Siyaseti eksiden sürekli ikna üzerinden yapardık. Şimdi de güçlü olmayı görünürlük olarak tanımlar olduk. Kürdistan’daki kurucu dalganın Türkiye’yi de içine alacağı bir döneme girilmesi gerekiyor. Yani barışı, toplumsallığı, demokrasiyi yerinde yerelde inşa eden bir siyaset. HDP’ye yönelik tüm ırkçı saldırılara ve diyaloğun kopma ihtimalinin güçlenmesine rağmen benim hala tarihin gerekliliklerinin gerçekleşeceğine dair bir umdum var.