Devlet Terörü

 

Yayınlanma tarihi: 14 Ağustos 2015 – Yeni Özgür Politika (internet sitesi arşivine erişim bulunmamaktadır)

 

 

Halkı sindirmek, korkutmak için yapılan eyleme terör eylemi denir. İŞİD bir savaş örgütü değil bir soykırım ve terör örgütüdür. Çünkü ele geçirdiği yerlerde kendinden farklı olanı topyekün yok ederek soykırım yapmakta, kendine itiraz edenleri infaz etmekte ve intihar saldırıları ve kafa kesme videolarıyla korku saçmaktadır.

PKK’nin 1990’larda terör niteliği taşıyan eylemleri olmuştur. Gerçi hiç bir zaman bir Hakikat Komisyonu kurulmadığı ve bölük pörçük itiraflardan PKK’ye mal edilen birçok eylemin devlet tarafından yapıldığını öğrendiğimiz için bunu bile kesin olarak söyleyemiyoruz. Ancak asıl olarak PKK Kürt halkının üzerindeki baskı politikalarını sona erdirmek için silah kullanan bir özgürlük hareketidir. Halka karşı değil, devlet ve orduya karşı savaşmış, devlet ve orduya karşı Kürt halk alanlarını büyütmeye çalışmıştır. Elbette şiddetin her türlüsüne karşı olanlar silahlı eylemleri ahlaki olarak yargılayabilir, hakikati yaşamın tekilliğinde bulanlar PKK’yi af etmeyebilir, silahın sonuca ulaşmasından şüphesi olanlarsa politik eleştirilerde bulunabilirler. Ancak PKK’ye terörist demezler.

Türkiye devleti ise 90’larda olduğu gibi bugün de, 1970’lerdeki Arjantin devleti, şimdiki İsrail devleti, Suriye devleti gibi bir terör devletidir. Suruç’ta, Ağrı’da özel harekat intikam tugayları gibi çalışmakta, sivil halkı sindirmek için önüne gelene ateş etmekte, yargısız infazlar, tutuklamalarla bir bütün coğrafyaya korku salmaktadır.

Türkiye devletinin terör devleti niteliğini anlamak için yaptıkları kadar yapmadıklarına da bakılabilir. Eğer HDP’nin barış sürecini manipüle ettiğini düşünüyorduysa, HDP’yi süreçten çıkartabilir, başka heyetlerle yola devam edebilirdi. Eğer HDP’nin barış süreci sayesinde oy kazandığını düşünüyorsa, HDP’yi süreç dışındaki politikalarla test edilecek bir duruma getirebilir, KNK ya da Kongra-Gel’i muhattap kılabilirdi. Samimiyetle PKK’nin bu savaşı başlattığına inanıyorlarsa, PKK’yi dünyaya, halklara, Kürtlere şikayet eder, uluslararası alanda izole eder, PYD ve PKK’yi ayrı tutar, izleme heyeti kurar ve PKK’nin ihlallerini bilimsel ve nesnel olarak raporlatırlardı.

Eğer PKK’nin Ortadoğu’da kazandığı alanlar ve başarılardan şikayetçilerse, Rojava’yı ekonomik, siyasi ve askeri olarak destekleyebilir, Rojava’da devletin imkanlarıyla PKK etkisine karşı meşru bir rekabete girişebilir, kendine yakın bir Kürt varlığı oluşturmak için çabalayabilirlerdi.

Kürt halkının oylarını kazanmak istiyordularsa, Kürt halkının temsilcilerini partisine katar, bu temsilcilerle tabanını kaynaştırır, çıkarlarını ortaklaştırırlardı. 2000’ler boyunca yaptığı gibi TOKİ’ler, sağlık politikaları vs. ile insanların arzularını dönüştürür, sağcılaştırırlardı.

Nitekim bunların bir kısmını yaptı başarılı olamadı. Daha çok uğraşırdı. Yeni siyasetler geliştirirdi. Barış sürecini hızlandırır, PKK’yi BM’nin devleti kayıran entegrasyon politikalarıyla yıpratırlardı. Ona da Kürt fobileri el vermedi.

Bunlar kurnaz tasfiye politikaları olurdu ama terör olmazdı. Bunlara kapitalizm derdik, devlet düzeni derdik ama terör demezdik. O zaman devletin projesine karşı çıkanlar sivil yaşamda ve demokratik alanda mücadele sürdürürler, kimi zaman güç kazanır, kimi zaman kaybeder ama muhakkak dönüşürlerdi.

Hayır. Türkiye devleti halkı cezalandırmayı, korkutmayı, intikam almayı seçiyor. Ekonomisinin sorunlarını, yolsuzluklarını, iktidardan kopamayışını, dışişlerinde girdiği derin ilişkileri, korkutarak sorgulatmama yoluna gidiyor. Öldürerek alternatiflerini yok etmeye, tutuklayarak siyasal alanı boşaltmaya çalışıyor.

Türkiye devletinin başındakiler, tüm terör örgütlerinin başındakiler gibi gerçekleri hem sözle, hem kurşunla parçalamaya çalışıyor.

İsteyelim veya istemeyelim her türlü ilişkimizin içine sirasyet etmiş bir iç savaş yaşıyoruz. Bu iç savaş Okmeydan’ında, Gazi’de başladı önce. Şimdi en feci görüntüsünü Kürdistan’da alıyor.

Barış  demek önemli. Hiç olmazsa sivil bir üçüncü alan açıyor ve o üçüncü alanda henüz aklını tamamen yitirmemişleri toparlıyor. Ancak bu işin içinden şartlarla, tavsiyelerle, arabuluculukla çıkılabileceğine dair iyimserlik tehlikeli de. Elbette devlet terörü yine ifşa edilecek, bir kez daha yenilecek. Ancak bu yenilginin muhalefeti de tarumar etmemesi için daha önce geçilmiş yollardan geçmemek gerek. Büyük bir özsavunma konferansına ihtiyacımız var.

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir