Jineoloji Konferansı

Yayınlanma tarihi: 7 Mart 2014 – Yeni Özgür Politika (internet sitesi arşivine erişim bulunmamaktadır)

28 Şubat-2 Mart arasında Avrupa’daki Kürt kadın örgütleri tarafından Köln’de düzenlenen konferansa Türkiye’den Ayşe Düzkan ve ben katıldık. Konferansa İngiltere’den, Katalonya’dan, Güney Afrika’dan kadınlar katılmıştı. Bu yazıda bu konferansa değinmek istiyorum.

Jineoloji yeni bir kavram. Her ne kadar Türkçeye kadın bilimi olarak çevirmek mümkünse de Türkçeye çevirince anlamını kaybettiğini belirtmek gerekir. Jineoloji’nin en önemli özelliği Kürt Kadın Hareketi’ni sömürü sonrası (postcolonial) denilen kadın hareketleri haritasına güçlü bir biçimde sokması. Yani her şeyden bağımsız olarak Jineoloji’yi anlatmak, tanıtmak dahi çok güçlü bir Kürt kadın öznesinin artık evrensel boyutta dünya sahnesine çıkmış olduğunu gösteriyor. Öte yandan Jineoloji’nin ne içerdiği, epistemolojisi, ontolojisi ve elbette feminist bilimlerden nasıl ayrıldığı henüz tam olarak belirlenmiş değil. Zaten bilgi işi dinamik bir iştir. Yani istediğiniz gibi tanımlayın bilgi biriktikçe muhakkak o tanımları aşar, başkasının alanı gibi gözüken yerlere doğru taşar. Yine de sosyal bilimlere katkısı ve eleştirisinin radikal boyutları düşünüldüğünde neden feminizm değil Jineoloji sorusu yani Jineoloji’nin sınırlarını, bilgi üretme alanlarını ve yöntemlerini belirleme kaygısı konferansın en temel sorunsallarından birini oluşturdu. Nitekim benim açımdan Konferans’ın en önemli etkisi kafamda Jineoloji’nin biraz daha somutlanması oldu.

Jineoloji çok boyutlu bir sistem eleştirisi içeriyor. Kapitalizm ve ataerkil düzen bu eleştirinin hedefinde yer alıyor. Bu açılardan bakıldığında hem Marksist feminizmle hem de radikal feminizmle ciddi akrabalıkları var. O yüzden de ilk bakışta içerik açısından feminizmin dışında bir isime neden ihtiyaç var sorusunu sordurtturuyor. Ancak Jineoloji bir sistem eleştirisinin ötesinde. Nitekim kanımca Jineoloji’yi hem postkolonyal hem radikal yapan ve feminizmden (en azından Türkiye de dahil batıdaki halinden) farklı yapan sistemsel eleştirisinden çok, tarih anlatısı, etiği ve metodolojisi.

Jineoloji’nin sistemsel eleştirisi bütünlüğünü, neolitik çağda ana-soylu toplumlar analizinden alıyor. Neolitik yaşamda cinsiyet eşitliği ve kadın merkezli toplumların var olmuş olduğu görüşü, hem gelecek için yol gösterici oluyor hem de kadınların bugünkü durumunu tarihsel bir anlatı içine yerleştirebiliyor. Bu tür bir tarihsel analiz/anlatı altın çağ diyebileceğimiz bir geçmiş kurgusu sayesinde ilerlemeci anlayışlara da karşı durabiliyor. Erkeklerin koyduğu bilim kanunları açısından bakacak olursak, neolitik dönemin anasoylu savı doğru olsa da, anasoylu toplumların cinsiyet eşitliği konusunda tam olarak ne durumda olduğunu bilmek mümkün değil.

Ancak Jineoloji mitlerden de yararlanarak erkek biliminin kanunlarını zorluyor, bu kanunları aşıyor. Böylelikle bu kanunlara birçok açıdan hala sıkı sıkıya bağlı olan batı feminizminin sekülerliğini de aşıyor. Neredeyse teolojik diyebileceğimiz bir bakış açısını harekete geçirerek insanların duyularını, sezgilerini, inançlarını ve arzularını harekete geçiriyor. İşte bu Jineoloji’yi postkolonyel yapan özelliklerden bir tanesi. Yani Kürdistan, Mezopotamya ve Anadolu arkeolojisinden ilham alarak kurduğu, harekete geçirici ve sezgilerden beslenen bir tarih anlatısı. Bu anlatı batının günden güne daha fazla tarihin bütüncül bir anlamı olduğu fikrini terk etmiş seküler feminizmine karşı ciddi bir seçenek haline geliyor.

Aynı zamanda Jineoloji etik açıdan da feminizmden ayrışıyor. Jineoloji batı feminizminin içselleştirilmiş birey algısından farklı olarak hakikati toplumsal eyleyiş içine yerleştiriyor ve özneyi kolektif olarak yeniden inşa ediyor. Batı feminizmi kadınların erkeklerden farklı ahlakını ve feminizmin potansiyel öznesini analiz ederken, bireycilikten vazgeçtiğinde dahi, genellikle aile ötesine, çocuk ve anne arasındaki bakım ve sevgi ilişkisinin ötesine geçemez. Oysa Jineoloji Kürt Kadın Hareketi’nin pratiğine dayanarak bundan çok daha geniş bir toplumsallık, hareketlilik ve direniş içine konumlandırıyor kadını. Yerim kalmadığı için devam edemiyorum. Umarım bu konuya tekrar dönebilirim. Tüm kadınların 8 Mart’ı Kutlu Olsun!

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir