Yayınlanma tarihi: 24 Nisan 2015 – Yeni Özgür Politika (internet sitesi arşivine erişim bulunmamaktadır)
Bu hafta AKP, CHP ve HDP’nin seçim bildirgelerini takip ederek geçti. Üç seçim bildirgesinde 3 birbirinden farklı toplum ve gelecek tanımı yapılıyor. AKP’nin son derece ağdalı bir dille geçmişe, İslami düşünürlere, tarihsel figürlere, geniş Osmanlı coğrafyasına atıfla yazdığı bildirgenin içeriği, şaha kalkmış bu dilin altında eziliyor. Bir yandan Osmanlıcı ve kolonyalist, bir yandan İslami ve milli, bir yandan erkek ve egemen olan bu dilin yazılı hali inandırıcılığından da yitirmiş. Özellikle de özgürlüklerin sınırlarının sürekli hatırlatılması insanda klastrofobik bir his yaratıyor. Zaten bildirinin önemli bir bölümü Başkanlık sistemine övgülerle dolu. Başkanlık sistemi kısmına geldiğiniz anda ister istemez bildirgenin, Türkiye için AKP değil, Erdoğan için Türkiye fikri ile yazıldığı kanısına kapılıyorsunuz. Türkiye adeta Erdoğan’ın kariyerinde oynadığı rolden mütevellit gibi.
CHP bildirgesinin, HDP’nin varlığı ile birlikte demokrasi çıtası yükselmiş bir yerden yazıldığı açık. Nitekim takip edebildiğimiz kadarıyla bildirge ekonomik vaatleri ve demokrasi vurgusu ile, özellikle de ulusalcıları büyük ölçüde tasviye etmiş CHP’nin tabanda yeni bir heyecan yaratmasına sebep oldu. Herkesin tamamen umudunu kesmeye meyil ettiği bir anda “acaba mı” sorusunu sordurttu. Öte yandan CHP bildirgesi yaşanabilecek bir Türkiye derken hakkikaten de samimi olduklarını gösteriyor. Çıta “yaşanabilir” bir Türkiye yaratmakla sınırlı. Türkiye’nin tarih boyunca tekrar tekrar yaşanılmaz bir ülke haline gelmesinin sebeplerini sorgulayan hiç bir madde ile karşılaşmıyoruz. Bildirge ufuklarına ezilenlerin sorunları, tarihsel felaketler yapısal çözümsüzlükler takılmayanlara, ufukları yaşanılmaz bir hale gelmiş Türkiye’nin, tekrar ve geçici olarak yaşanabilir bir hale gelmesi ile sınırlı olanlara sesleniyor.
HDP’nin seçim bildirgesinin ortaya koyduğu tutarlı dünya görüşünün ana hattını ise kadınlara, ezilenlere, emekçilere ve halklara, devletin onlardan çaldığı üretim ve yönetim araçlarını iade etmek oluşturuyor. Hiç bir grubun talebi dışarıda bırakılmamış. Her bir madde önemli. Ancak ben bir kaç tanesinin altını kuvvetle çizeyim. Bir kere Eşbaşbakanlık, Bakanlık, Başkanlık sistemi önerisi, dünyanın her yerinde tartışılacaktır. İkinci olarak haklar listesine barış ve hakikat hakkını eklemesi, Türkiye’nin demokrasi çıtasını önemli biçimde yükseltmiş. Engelleri kaldırma bakanlığı ve kadın bakanlığını da son derece önemli buluyorum. Yine de bana göre bildirgenin en yenilikçi yanlarından biri tam ve şüpheden arınmış bir din ve vicdan özgülüğünü tarif etmesi.
Elbette toplumun geniş kesimlerinin bu bildirgeleri okuyarak karar verdiğini düşünmek yanlış olur. Ancak HDP Eşbaşkanlarının bildirgeyi anlatırken, bir yandan da güler yüzleri, eşitlikçi ve içerici tavırlarıyla bildirgeyi icra edişleri dahi tarihsel bir çıkıştı.
HDP’nin barajı geçmesinin önemine bir kez daha değinmeye gerek yok. AKP’den HDP’ye gelen oyların geriye döneceğini sanmıyorum. AKP tüm gücüyle provokasyon için uğraşırken, HDP’nin ve elbette PKK’nin sakin kalması çok önemli. Keşke mümkün olsa da MHP ile ortak bir açıklama yapılsa, seçim öncesi provokasyonlara, gerginliklere izin verilmeyeceğine dair. (Bu arada kararsızların üçte birinin MHP ve HDP arasında kalmış olduğuna dair çalışmaları ciddi değerlendirmek gerektiğini de hatırlatayım.)
CHP tabanında ise durum farklı. Alevilere yönelik çalışmalar çok önemli çünkü arada kalan taban genelde onlar ve üst sınıf kadınlar.
HDP görünmezleştiği anda oylarında düşüş oluyor. Bu da özellikle batı da henüz gündelik örgütlenmesi hala zayıf bir parti için doğal. Gündem olmanın birçok yolu var örneğin gençlere yönelik bir bildirge gençlik temsilcileriyle haftaya bir basın toplantısıyla açıklanabilir. Basına açık ve tüm hemşeri dernekleri temsilcilerini bir araya getiren bir toplantıda emek ve kent üzerine siyasetler tekrar gündeme getirilebilir. Velhasıl heyecan dorukta.