Yayınlanma tarihi: 30 Mayıs 2014 – Yeni Özgür Politika (internet sitesi arşivine erişim bulunmamaktadır)
Bugün yazımın büyük bir bölümünü İstanbul’da kurulmuş Suriye Kültür Evi Hamiş’in “manifestosuna” ayırıyorum. Hamiş İsanbul’da sürgünde olan ve devrimin başlamasında önemli rol oynayan solcu, özgürlükçü Suriyelilerin ve Suriye devrimini destekleyen Türkiyelilerin bir araya geldiği bir yer. Salı günü yaptıkları bir panelde Ziad Majed Lübnan’daki etnik kimliklerin temsiline dayalı sistemi, bense demokratik özerkliği anlattım. Tanıştığım birçok Suriyeli uzun yıllardan beri Esad rejimine direnen ve bu uğurda büyük bedeller ödemiş, yakınlarını kaybetmiş, cezaevinde yıllarını geçirmiş insanlardı. Bir kısmı ise daha genç kuşaklardan, farklı etnik ve inanç kimliklerinden.
Onlara ev sahipliği yapan Türkiye ile ilişkileri kolay değil. Hem burada hem oradalar. Devrimci ve kaygılılar. Öte yandan her ne kadar Kürt sorununu bilseler de tarihsel boyutlarını ve derinliğini tartışmamızın onlara da yeni pencereler açtığını, Kürtlerin dört parçada giriştikleri demokratikleşme mücadelesini ve özgürlük ve hakikat kavgasını panelden sonra daha iyi kavradıklarını düşünüyorum.
Ortadoğu’nun uzun yıllardan beri kavga vermiş, bedel ödemiş, devrime tüm güçleriyle katılmış, kendi coğrafyalarından şiddetle sürgün edilmiş, Türkiye’de ise başka türlü bin bir ayrımcılıkla karşılaşan bu insanlardan ben de çok şey öğrendim.
Kimi zaman sloganlar ne kadar hamasi geliyor. Benim hayatımda şu sıralar bu hamasi sloganlar hiç olmadığı kadar gerçek. Soma’dan Suriye’ye, İran’dan Okmeydanı’na, Lice’den Armutlu’ya, Kırklareli’nden Rojava’ya kurtuluş yok tek başına…
Hamiş’in manifestosu:
Hamiş, kültür alanında fikir, deneyim ve eylem paylaşımı, iletişim ve eleştirel tartışma ortamı sağlamak amacıyla sürgünde kurulmuş yeni, bağımsız bir alandır. Hamiş Suriyeli, Türkiyeli ve dünyanın diğer yerlerinden sessizleştirilmişlerin ve halkın bir parçası olduğunu savunduğu sanatçıların, akademisyenlerin, entelektüellerin ve yazarların ortak mekânıdır. Hamiş, önyargıların ve yüzeysel kanıların ötesine geçerek Suriye toplumu ve kültürünü daha derinlikli bir yaklaşımla ele alır.
Devrim başlamadan önce Suriye nüfusunun üçte birinden fazlası yoksulluk sınırının altında yaşarken Suriyelilerin tamamı ifade, örgütlenme ve eylem özgürlüğünden yoksun, siyasi yoksulluk içindeydi. Ülkede kültürel yoksunluk da tüm ifade araçlarını ve düzlemlerini kendi egemenliğini sürdürmek için tekeli altına almış olan rejim sebebiyle had safhadaydı. Rejimin tasvip etmediği tüm deneyimler, söylemler ve kültürel üretimlerin üstü sessizlik ve unutturma perdesiyle örtülüyordu. Suriye devrimi, halkını ekonomik siyasi ve kültürel olarak yoksullaştırmış faşist rejime karşı ortaya çıkmıştır.
Yoksulların ve ezilenlerin bir ayaklanması olan Suriye devrimi toplumun çeperinde, marjlarında (hamişinde) yaşam alanını bularak ortaya çıktı. Yine aynı çeperden ortaya çıkan Hamiş İstanbul, kendi çeperlerini yaratan yeni bir egemen merkez oluşturmadan, ezilenler ve sesi duyulmayanlar için açık bir alan oluşturmayı amaçlar. Böylece, entelektüel ile entelektüel olmayanın, dar anlamda siyasi ile siyasi olmayanın arasındaki yapay duvarları yıkmayı amaçlar. Hamiş topluma tekil, üniter bir biçim ve dil dayatan ataerkil hegemonyayı sona erdirmeyi amaçlar ve özellikle çoğulcu bir Suriye’ye tekilliği dayatmayı amaçlayan her türlü siyasi, askeri, dini, etnik, mezhepsel oluşumu reddeder.
İçinde bulunduğumuz dehşet ortamının görünmez kılmasına rağmen Suriye devrimi, yeni deneyimleri, yeni fikrî, sanatsal ve kültürel ifadelerin vücut bulduğu yeni alanları mümkün kılmıştır. Hamiş, kültür, sanat, siyaset, toplum, kimlik, toprak ve sürgün ile ilgili kavramları sorgulamak ve yeniden düşünmek ve eleştirel yaklaşımları teşvik etmek amacıyla konserler, sergiler, belgesel film gösterimleri, atölyeler ve konferansların yanı sıra yayınlarla faaliyetlerini yürütecektir.