Bir zamanlar İmparatordu

Amed buluşmasının yankıları sürüyor. Erdoğan bir ileri bir geri, her alanda ve her konuşmasında çeşit çeşit “kaza kontrollerinin” peşine düşedursun, Amed ve Kürt halkını geride hüzünle asıl bırakanın Şivan Perwer olduğu anlaşılıyor.

               Hüzün kuvvetli bir duygudur. Yediğinize içtiğinize, gördüğünüze, dokunduğunuza siner. Hüzün kaybettiğinizden vazgeçemediğinizde, hafızanızdan silemediğinizde yapışır yakanıza. Duyularınızı sisle kaplar. Bu coğrafya çok şey kaybettiğinden olsa gerek, çok ihanet, çok hayal kırıklığı yaşadığından, hüzünlü bir coğrafyadır.

                Bana göre –belki de Türk popüler kültüründen fazlasıyla payını almış biri olduğumdan- Amed’de kurulan sahnenin herşeye rağmen en hüzün verici olanı, en yerine yakışmayanı, en yerinde duramayanı, en halden anlamayanı İbrahim Tatlıses’ti. İbrahim Tatlıses için çok şey söylenebilir; söylendi de. Kürtçe şarkıları Türkçeye çevirip pazarladığı için, her devir her iktidarla hoşlaştığı için. Kürtlüğün kültürel mirasının tamamından faydalanıp, gene de Kürtlüğe dair hiç emek harcamadığı için.

               İbrahim Tatlıses asimilasyona razı gelmenin nişanı şimdi.

               Bir zamanlar imparatordu oysa. İstanbul’un karşısına geçip “sen mi büyüksün ben mi?” demişti. Kürdistan büyükmüş.

               Bazı erkekler böyle kadınların, halkların, şehirlerin, ülkelerin karşısına geçer “sen mi büyüksün ben mi” der. Fatih Terim der, Mehmet Ağar der, İbrahim Tatlıses der, Recep Tayyip Erdoğan der. Sonra hepsi kendi devrine, kendi devasa görüntüsüne çakılır kalır.

               İbrahim Tatlıses 1980’ler ve 90’ların feci zamanlarını sesiyle örtmüştür. Ahmet Kaya direnen bir hafızayı, direnen bir kültürel mirası açığa çıkartmaya çabalarken, Şivan Perwer bir büyük coğrafyaya hayat üflerken, o örtmüştür. İbrahim Tatlıses derin sesine, derin ilişkiler katmıştır. Doğrudur.

               Yine de hüzünlüydü. Bana göre İbrahim Tatlıses en hüzünlüydü. Çerçevenin dışında kalanı en çok ele verendi. O bir zamanlar imparatordu. Şimdi bedeninde, sesinde ve imgesinde ait olmuş olduğu lanetli bir devrin lanetini taşıyor. O devir ki daha henüz hesaplaşamadan kapandı. Üzerine yeni yeni iktidarlar, zalimlikler, hüzünsüz, kıymet bilmez, gürültülü gövdeler bindi.

               Şemsa Özar, Nesrin Uçarlar ve Osman Aytar bence bu senenin en mühim çalışmasını yaptılar ve bir başka lanet taşıyıcılarını, korucuları, korucuların dününü ve bugününü yazdılar. Yayınladıkları kitabın her sayfasından hüzün fışkırıyor. Asimilasyonun, direnmemenin, devlete el vermenin, yol vermenin de bir hikayesi var işte. Faille kurbanın karıştığı bir hüzünlü roman var. Zalimliğin tarihi, sindiği bedenleri kötürümleştiriyor, canlarından can alıyor. Zaman hızla ilerler, kaderine kavuşurken, onların da üstünden geçiyor.

               Cezayirli yazar Fanon, sömürgeleşmeyi anlatırken ihanetten çokça bahseder. İhanetten kurtulmanın yolu ona göre düşmanı yok etmekten, yok ederek özgürleşmekten geçer. Oysa tarih Fanon’u haksız çıkarmış, sömürüden kurtulan Cezayir, ihanetten kurtulamamıştır. Çünkü yaşam geleceğe tahvil edilemez, tarih temize çekilemez. Şimdi burada kurulur. Hainlerin de yüzüne bakarak. Onları da katarak.

               Ezilenler, en çok da kadınlar, yükselen ve sonra düşen, devirlerinin lanetleri peşlerinden gelen, bedenlerine sinen erkeklerin, erkekliğin tanığıdırlar. En güçsüz hallerinde bile zalimliği elden bırakmayan o erkeklerin. O kadınlar ki ne Tatlıses lahmacunlarından ne Kerkük petrollerinden nemalanır. Çocuklarının peşinde Başbakan’ın yolunu keserler. Bir bütün halk adına hesap sormak, nihayet yüzleşebilmek belki de affedebilmek isterler. İktidarlar en çok onları, yaşam kurucuları görmezden gelir. En çok onlara kızar. Simsiyah ve bembeyaz alanların, en hakiki en hüzünlü bozguncularına yönetirler öfkelerini.

               Bitiriken bugüne mahsus İbrahim Tatlıses için, korucular için, tüm asimilasyonlar için gelsin:

               Burası 4. Koğuştur benim abim.

               Bak camları yoktur, kırıktır.

               Ne bacası tüter ne de sobası.

               Her neyse benim abim.

Ver bir cigara zuladan yanalım.

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir