Gezi Parkı Direnişi ve Çözüm Süreci      

Perspectives 4-14, (2013), 26-30

 31 Mayıs günü Istanbul’un Taksim Gezi Parkı’na çıkan tüm sokaklarında kalabalıklar gazlanırken, Diyarbakır’da Demokratik Özgür Kürt Kadın Hareketi’nin düzenlediği Ortadoğu Kadın Konfernası’ndaydım. Istanbul’daki arkadaşlarımın büyük bir çoğunluğu gösterilerdeydi. Bu gösterilerin son birkaç yıldır alışageldiğimiz ve neredeyse her hafta sonu çeşit çeşit sebeple katıldığımız  eylemlerden farklı olduğu besbelliydi. Endişeliydim.

Farklarımızla Beraber Yaşamak ya da “Bizi Bu Fark Yaraları Öldürür”

“Farklılarımızla Beraber Yaşamak ya da Bizi Bu Fark Yaraları Öldürür” Sıcak Haziran içinde. Nuray Sancar (ed.). Istanbul: Evrensel Yayınevi. 2013: 244-264.

Farklarımızla Beraber Yaşamak ya da “Bizi Bu Fark Yaraları Öldürür[1]”   

Gezi Parkı Direnişi sırasında ve sonrasında direnişe katılanların sürekli gündemlerinde olan konulardan bir tanesi direnişin, şimdiye kadar biraraya gelmekten imtina etmiş, hatta birbirlerine açıkça düşmanlık beslemiş grupları biraraya getirmiş olmasıydı. Feministler ve taraftarlar, Kürtler ve ulusalcılar, LGBT bireyler ve “makul” olmayan herşeye olabildiğince ön yargılılar, tezgahtarlar, garsonlar ve plazacılar, laikler ve Müslümanlar, hepsi “farklarına” rağmen alandaydı, alanın sahipleriydi.

Dünyada Barış Süreçleri ve Çözüme Giden Yolda AKP ve Kürt Hareketi’nin Çatışan Toplumsal Tahayyülleri

 

Giriş

Sosyal Bilimler modern siyasal tarihi genellikle bir ulus devletleşme tarihi olarak ele alır. Ulusu ister kapitalist üretim ilişkileri için bir üstyapı olarak görsün, ister kültürel bir kimlik isterse politik bir aidiyet biçimi olarak algılasın, modern tarih çalışmalarının büyük çoğunluğu tarihselliğin merkezine ulus devletin kuruluş ve kurgulanış sorunsallarını alır.