Her yerde ekonomik krizi doğrudan ilk hisseden kadınlardır. Ellerindeki bütçeyle ailenin gündelik ihtiyaçlarını karşılamak mecburiyetinde olan kadınlar, her türlü zamdan, SGK’dan çıkartılan ilaçlardan, ek tedavi ücretlerinden, yol parasındaki artıştan, okul malzemelerindeki pahalılaşmadan en çok etkilenenlerdir.
https://www.newayajin.net/newayajin/ekonomik-kriz-en-cok-ayse-teyze-icin-onemli/
Nevra Akdemir’in Jin TV’de anlattığına göre bu krizde kadınlar iki yoksullukla birden karşılaşıyor; biri maddi yoksulluk, diğeri zaman yoksulluğu. Pazardan alış maliyetinin yükselmesiyle birlikte kadınlar evde yapabildikleri her şeyi evde yapmaya; böylelikle para arttırmaya uğraşıyorlar. Otobüstense yürümeyi tercih ediyorlar. Eskileri dikiyor yeniden dolaşıma sokuyorlar. Turşu yapıyorlar. Etsiz yemeklere tat peşine düşüyorlar. Tüm zamanlarını ev işi ve bakıma adıyorlar.
Ekonomik kriz olduğunda emek piyasasında kısıtlı olarak var olan güvenceli işlerden ilk çıkartılanlar da kadınlar. Kadınların evi geçindirme görevi olmadığı; olsa olsa ek iş yaptığı var sayılarak kadınların ücretleri düşürülüyor, iş saatleri esnekleşiyor, evden üretime yöneltiliyorlar. AKP bunun hazırlığını kadın emeği ile ilgili yasalarında çoktan yapmıştı.
Ekonomik öz savunma
Ataerkil toplumda erkekler için kadınlara karşı gündelik şiddetin bedeli fazla olmadığı için tüm bunların üstüne kadınlar bir de evde ekonomiden kaynaklı “erkek siniri” ile uğraşıyorlar. Erkeklerin “stresini” dengelemeye çalışıyorlar.
Üstelik parkları kalmamış, alışveriş merkezleri ve pazarları ekonomik krizde bir çeşit mayın tarlası haline dönmüş ve sokaklarında erkek şiddeti artmış kentlerde kadınlar daha da bir eve kapanıyorlar. Bir de bütün bunların üzerine devlet dilinde ekonomiden anlamaz ilan ediliyor, krizden etkilenmiş olmaları nedeniyle suçluluk duysun isteniyorlar.
Kriz zamanı kadınlar için en önemli mesele ekonomik öz savunmayı sağlamak. Yani ihtiyaçları karşılamanın yollarını mümkün olduğu kadar kolektifleştirerek meta ilişkilerinin dışına çıkartmak. Ne yazık ki ne Kürdistan’daki yerel yönetimler, ne de Türkiye’deki muhalif örgütler, kriz geliyorum diye bağırmasına rağmen kalıcı ve meta ilişkilerinden bağımsız “geçinme” mekanizmaları yaratamadılar. Bugün ise bu bir model geliştirmekten önce hayati bir gereklilik. Çocukların bakımını ortaklaştırmak, giysileri değiş tokuş etmek, erzakları birleştirmek ve paylaşmak, kullanılmayanları değiş tokuş etmek. Yemekleri ortak pişirmek. Aracıların yerine geçebilecek kooperatifler kurmak, ortak çamaşırhaneleri, aş evlerini çoğaltmak. Krizler dünyanın bazı yerlerinde bölgesel, ulusal ve ulus ötesi çok çeşitli kadın dayanışma ağlarının oluşması için bir fırsat olmuş. Kadınlar fark etmişler ki kriz en çok Ayşe teyze için önemli. Gündelik hayat ekonomisi hakkında en fazla bilgi Ayşe teyzede. Krize karşı kolektif öz savunmanın reçetesi Ayşe teyzede.
Ayşe Teyze’nin hayat bilgileri
Krizle ilgili veriler en başı belada sektörler olarak inşaat/emlak, hizmet ve enerji sektörlerini işaret ediyorlar. Hizmet sektörü kadınların yoğun olduğu bir sektör. Bu sektörler battığında yanlarında emekçileri de götürecek ve işsizlik daha da artacak. Üstelik kadınların sendikalaşma düzeyi oldukça düşük. Ancak hem Türkiye’de hem de dünyada son dönemde kadın odaklı işçi direnişlerinin oluşturduğu alternatif modeller yaygınlaşıyor. Yani kadınlar tüketim gibi üretimi de kolektifleştirebiliyorlar.
Krizler korkunç bir çökmenin ihtimali gibi beklenmedik karşılaşmaların ve yaratıcı çözümlerin de alanı olabilir. Ayşe Teyzeler gündelik hayat bilgilerini erkeklerin tarumar ettiği iktisadi alanda yeni ilişkiler kurmak için kullanabilirler. Ondan dolayı doların yükselmesi ve yarattığı kaos en çok Ayşe teyzeyi ilgilendiriyor.