Rojava, Roboskî, Filistin, Suriye ve Irak için…

 

Yayınlanma tarihi: 18 Temmuz 2014 – Yeni Özgür Politika (internet sitesi arşivine erişim bulunmamaktadır)

 

(Rafeef Ziadeh’den “Biz Yaşamı Öğretiyoruz, Bayım.”)

Bugün bedenim seyirlik bir katliamdı.

Bugün bedenim televizyonlarda kelime sınırlamalarına ve kısa açıklamalara sığması gereken bir katliamdı.

Bugün bedenim televzyonlarda ölçülü cevaplara karşı koyabilecek kadar istatistikle donatılmış, kelime sınırlamalarına ve kısa açıklamalara sığması gereken seyirlik bir katliamdı.

İngilizcemi mükemmelleştirdim ve Birleşmiş Milletler kararlarını ezberledim.

Ama gene de bana sordu: “Bayan Ziadah, eğer çocuklarınıza nefret öğretmekten vaz geçseniz herşeyin çözümlenebileceğini düşünmüyor musunuz?”

Duraklama.

Sabırlı olmak için içime bakıyorum. Ama Gazze’ye bombalar düşerken sabır dilimin ucunda değil.

Sabır benden çok uzakta.

Duraklama. Gülümseme.

Biz yaşamı öğretiyoruz, Bayım.

Rafeef, gülümsemeyi hatırla!

Duraklama.

Biz yaşamı öğretiyoruz, Bayım.

Biz Filistinliler onlar son gökyüzünü işgal ettikten sonra dahi yaşamı öğretiyoruz.

Biz onlar yerleşimlerini yaptıktan ve hepimizi ırkçılık duvarlarına hapsettikten sonra dahi yaşamı öğretiyoruz.

Biz yaşamı öğretiyoruz, Bayım.

Ama bugün bedenim televizyonlarda kelime sınırlarına ve kısa açıklamalara sığması gereken seyirlik bir katliamdı.

“Bize bir hikaye ver, insani bir hikaye ver.

Anlıyor musun bu siyasi bir mesele değil. İzleyicilerimize sizi anlatmak istiyoruz o yüzden bize bir insanın hikayesini ver. Ve işgal ve ırkçılık kelimelerini kullanmadan ver. Bu siyasi bir mesele değil. Bana bir gazeteci olarak yardım et ki ben de sana hikayeni anlatmakda yardımcı olayım. Mesela bize Gazze’de ilaca ihtiyacı olan bir kadının hikayesini anlat. Ya senin hikayen? Vücudunda güneşi kapayacak kadar kırık kemik var mı?

Bana ölülerini ver ve ölülerinin isimlerini 1200 kelimeye sığdır!”

Bugün bedenim kelime sınırlamalarına ve kısa açıklamalara sığması ve terörist kanına duyarsızlaşmışları harekete geçirmesi gereken televizyonluk bir katliamdı.

Ama üzüldüler.

Gazze’de ölen sığırlar için üzüldüler.

Öyleyse onlara istatistikler ve Birleşmiş Milletler kararlarını veriyorum. Kınıyoruz, müteessir oluyoruz, kabul etmiyoruz.

Ve işgal eden ve edilen asla eşit taraflar değildir.

Ve yüz ölü, ve iki yüz ölü ve bin ölü.

Ve savaş suçu ve katliam arasında, egzotik ve terörist olmayan sözler ve gülümsemeler arıyorum.

Ve sayıyorum: yüz ölü, bin ölü sayıyorum.

Dışarıda kimse yok mu?

Kimse dinlemeyecek mi?

Keşke bedenleri için feryat edebilsem.

Keşke yalınayak bir mülteci kampına koşabilsem, her çocuğu tutsam, kulaklarını kapasam ki onlar da benim gibi hayatlarının sonuna kadar bomba seslerini duymak zorunda kalmasalar.

Bugün bedenim televizyonda seyredilen bir katliam.

Ve sizin Birleşmiş Milletler kararlarınız bu olanlar için hiç bir zaman hiç bir şey yapmadı.

Ve İngilizcem ne kadar iyileşirse iyileşsin aklıma gelen hiç bir kısa açıklama, hiç bir bilanço özeti onları hayata döndürmeyecek.

Hiç bir söz bu olanları tamir etmeyecek.

Biz yaşamı öğretiyoruz, Bayım.

Biz yaşamı öğretiyoruz, Bayım.

Biz Filistinliler her sabah uyanıp dünyanın geri kalanına yaşamı öğretiyoruz. Bayım!

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir